Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Aralık, 2010

Aynalı Melekler

27.12.2010
Bir yılbaşı ağacım oldu. Başka ağaçlardan çaldığımız aynalı süslerle donattık üzerini. Her süste farklı renkte bir ayna, her aynada başka bir anı, başka bir mekan, başka bir yıl, başka bir kahkaha, bazılarında ise birer gözyaşı. Yılları saymaya, tüm sevdiklerimle ve beni sevenlerle, gidenlerle ve kalanlarla anılarımı toplamaya karar verdim bu ağaçta.
Aynalı melekleri dostlarımla çaldık mesela. Yaşı da boyu da kazık kadar olan biz erişkinler suç işlediğinin farkında olan ama bir o kadar da masum bir çocuk gibi hem korkarak, biraz utanarak ama çokta eğlenerek çaldık her birini. Mekandan dışarı kendimizi attığımızda herkes cebinde kaç melek olduğunu sayar sonrada masum bir hırsızlık operasyonunu kimseye yakalanmadan tamamlamanın haklı gururuyla gülme krizlerine girerdik. Sonra da gelir ağacımızı anlamlandırırdık.
Ben hiç tek başıma kalmadım bu evde. Herkes gitse bile ceplerindeki melekleri bana bırakıp gittiler çünkü. Bir gün pembe meleği dinledim, bir gün kırmızıyı, bir gün beyazı. Hepsinden yansıyan ayrı ayrı hayatlar, ayrı ayrı hikayeler.  Hepsi de benimmiş gibi…
 Ne hayal kırıklıkları vardır o aynalarda. Unutturur her güzel şeyi de silinmezler akıllardan. Sanki kahkahalar aynalara yansıyan görüntüleri, aslında o görüntülere bakanları yanıltmak içinmiş gibi. Tam geçti deriz de bazen bir tutam anason, sevilenin sevdiği bir şarkı, bazen şuursuzca yanımızdan geçen ve tamda onunkine benzeyen bir araba, bazen tüm zorlukları aşıp kulağımıza gelen bir söz alır gider eşref saatimizi. Baktıkça hem güler hem ağlarım meleklerime. Canlanan bir anının peşinden kim bilir kaç zaman önceye giderimde dönemem uzunca bir süre.
Gerçek mutluluklarımızı hayal kırıklıklarının gölgesinde ve de pençesinde bırakmak içime sinmedi doğrusu. Hepsinin de en içten gülüşlerinin en yakın şahididir ağacım. Zaman zaman soğuk esprilere maruz kalsak bile soğuk esprilerin tekrarlanmasının da sinir bozukluğu yoluyla gülme krizlerine yol açtığını tecrübeyle sabitledik hep birlikte. En azından hepimiz Tomi’nin annesinin Anatomi, terlemeyen memurun ise Noter olduğunu biliyoruz artık. Bebekte üç-beş turun keyfi, love story söyleyen bir taş parçasının ve bizden hoşlanmadığını bildiğimiz muavinlerin anlamlandırdığı otobüs yolculukları, Kenan İmirzalıoğlu’nun soğukluğu ve BKM Mutfak Eser’in gözümüzde yücelişi ve damla sakızı tadındaki anılarımızın her biri bu süsleri ağaca bir düğüm daha yaklaştırıyor.
Ben hiç tek başıma kalmayacağım bu evde…
Siz gitseniz bile aynalarınız bende…