Candan Erçetin, çok sevdiğim ve hemen her bahar hatırladığım
bir şarkısında “Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, yoksa böyle olduğumda mı
gelir bahar” diye sorar kendisine. Şarkıyı dinlerseniz, devamından da
anlayacağınız üzere o da diğer pek çok insan gibi bahar aylarıyla birlikte
ortaya çıkan ‘kelebeklerin’ etkisiyle sorgular bunu. Bense dolabımın yazlık
köşesindeki kıyafetlerimi çıkartıp, hiçbirinin içine sığamadığım zamanlarda…
Yaz aylarına adaptasyon sürecindeki motivasyonum normal
insanlardan biraz farklı oluyor. Ben her baharı, yazın gönül rahatlığıyla
havuza-denize girebilme telaşıyla kilo vermem gerektiğini düşünerek ve spor
yapmayı alışkanlık haline getirmem gerektiğine tekrar tekrar inanarak
geçiririm. Güneş biraz ısıtmaya, kıyafetler hafiften incelmeye başladığında
yaptığım ilk şey yılın ortalama iki bilmediniz üç ayı kullandığım spor
salonlarına bu kez bütün bir yıl düzenli bir şekilde spor yapmak ümidiyle üye
olmak olur. Spor salonlarının en sevilen üye modeliyimdir anlayacağınız; para
verip gel(e)meyenlerden. Bu döngü ben kendimi bildim bileli vardır ve ne yazık
ki boşa saçtığım paraların yanında her yıl yaşadığım kilo verme stresi de
yanıma kar kalır. Bir de işin sağlık boyutu var ki gün geçtikçe, akıl başa
geldikçe daha da ön plana çıkıyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum ama benim hala umudum
var. Hala daha günün birinde bir dönüm noktasına geleceğime ve biraz özveriyle
sporu hayatımın bir parçası olarak benimseyip kış aylarıma entegre edeceğime
inanıyorum. Ancak belirli bir yaştan sonra alışkanlıkları değiştirmenin ya da
ne kadar istesek de yeni alışkanlıklar kazanmanın zorluğu aşikâr; sahip
olduğumuz hobilerimizi bile yitiriyoruz zamanla. İşte bu nedenlerle; sağlıklı
ve fit olmak adına her bahar kendimizle cebelleşmemek için ve hayatın diğer
beklentileri karşısında kolaylıkla vazgeçip arka plana atmamak için spor
alışkanlığının çocuk yaşta kazanılması gerektiğine inananlardanım.
Bu noktada ailelere çok iş düşüyor. Çünkü küçük yaşta
çocuğun eğiliminin; hangi spora yatkın olduğunun ya da hangi sporu severek
yapacağının gözlemlenmesi, bir de hevesinin kırılmasına izin vermeden uzun
yıllar bu sporla uğraşması için uygun zeminin hazırlanması gerekiyor. Uygun
zeminden kastettiğim herkesin kendi maddi imkânları çerçevesinde biraz
fedakârlık ve biraz da sabır. Bu arada kendi tecrübelerime dayanarak naçizane
bir tavsiyede bulunmak isterim; çocuğun hangi sporu severek yapacağı konusunda
kendini bulmasını beklerken daldan dala konmasına uzun yıllar izin vermemek
gerekiyor. Tutkuyla bir spor dalına bağlanmıyorsa, içlerinde en keyif aldığını
daha fazla sevmesi için sabırla işlemek daha doğru bir yol olabilir diye
düşünüyorum. Aksi takdirde ortaya benim gibi her spor dalından biraz anlayan
ancak hiçbirini çok iyi yapamayan modeller ortaya çıkabilir.
Yakın çevremden de gözlemleyebildiğim kadarıyla artık
aileler bu konuda da oldukça bilinçli, haliyle yeni nesil çocuklar ise bir o
kadar şanslı. Hemen her aile, imkanlar dahilinde çocuğunun bir sporla
ilgilenmesi konusunda son derece istekli görünüyor. Çocukların sporla olan
ilişkilerinin artmasında, eğitim sisteminin de gelişiyor olmasının katkısı
olabilir elbette, zira okullarda spor dersleri serbest zaman gibi görülmüyor
artık. Eskiye kıyasla okullarda daha fazla alternatif sunulmakla beraber,
derslerde daha çok ciddiye alınıyor. Ancak sebebi ne olursa olsun minik
sporcuların, en azından sporla uğraşan miniklerin sayısının arttığını büyük bir
memnuniyetle gözlemleyebiliyorum.
Her şey bir yana, ilerleyen yaşlarda, işle ev arasında gidip
gelen hayatlarımıza renk katabilmek adına sosyal bir hobi olarak da bu tarz
alışkanlıkların kazanılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Millet olarak çok
fazla zaman ayırmıyoruz ne yazık ki ama umarım önümüzdeki yıllarda; daha
bilinçli gelen yeni nesille birlikte sporun hayatımızdaki yeri daha da artar.
Güzel bir hafta sonu etkinliğinde tenis raketlerine
aşinalıkları ve korta hâkimiyetleriyle beni büyüleyen (fotoğraflarda
görebileceğiniz) minik kahramanlarım Ecem ve Ege’nin uzun yıllar bu sporun
peşini bırakmamaları ve ailelerinin bu konudaki özverilerini hiç yitirmemeleri
dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder