Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat, 2012

1 Günde Milano


Eskiden uçak yolculukları tam bir merasimdi. Havacılık sektörü bugünkü kadar gelişmemiş olduğundan bilet fiyatları çok yüksekti. Haliyle bilet alabilen yolcularda adeta burjuva sayılırdı. Bu nedenledir ki, parayı denkleştirebilmişsek ve bir uçak yolculuğu yapacaksak eğer dahil olduğumuz sınıfın bir gereği olarak ve diğer yolcu arkadaşlarımıza saygımızdan bayram hazırlığı yapar gibi kıyafetlerimizi en az bir gün önceden özenle seçer, saçımıza başımıza çeki düzen verir, asaletimizi takınır yolculuğumuzu öyle yapardık.
Neyse ki zaman değişti; havayolu firmaları ve haliyle firmalar arası rekabet arttı da uçak yolculukları da sıradanlaştı. Sıradanlaştı evet ama buradaki önemli nokta artık uçağa bineceğiz diye yaptığımız gereksiz heyecanın kaybolması ve kotumuzu giyip yolculuk yapabiliyor olmamızdan öte dünyanın ayaklarımızın altına serilmiş olmasıdır. Evet, dünya artık gerçekten küçük. Eskiye kıyasla, en azından erken planlanan seyahatler son derece uygun fiyatlara yapılabilmekte artık. Bir de uzun dönem Schengen vizesi sahibiyseniz, çarşıya gider gibi en azından Schengen üyesi Avrupa ülkelerini günübirlik ziyaret edebilmeniz için ihtiyacınız olan tek bir şey kalıyor; o da kafa dengi sıkı bir dost[1]… Ne bir valiz, ne bir yedek kıyafet, ne bir ayakkabı-çanta… Hiçbir şey!
Biz de aynen öyle yaptık; kotlarımızı giydik çantamızı kolumuza taktık elimizi kolumuzu sallaya sallaya Ankara’dan İstanbul’a gider gibi yollara düştük. Üstelik daha önce giden gören birilerinden aldığımız ufak tüyoları (1-2 mekan ismini) saymazsak, google’a bile danışmadan gittik. Bu nedenle Bergamo havaalanına indiğimizde, merkeze metroyla gidebileceğimizi düşünürken, bizi karşılayan onlarca otobüs şirketini gördüğümüzde tek ulaşım şansının karayolu olduğunu oracıkta öğrenmiş olsakta, bu sudan çıkmış balık hallerimizin de keyfi bir başkaydı doğrusu.
Sonuçta, normal şartlar altında, bir hafta sonu AVM’lerde harcayacağımız parayla[2]  kendimize gidiş-dönüş Milano bileti aldık ve birbirimize birer dilim pizza ve birer külah dondurma ısmarladık. Bütün boş vakitlerimizi itinayla öldürdüğümüz ve defalarca gördüğümüz AVM’lerin yerine de bu kez daha önce sadece fotoğraflarını gördüğümüz bir kentin güzelliğini bizzat gözlerimizle görmüş olduk. Değişik bir hava soluduk, adım başı karşılaştığımız Türk yurttaşlarımız ve dönercilerimiz sayesinde “Her yerdeyiz” farkındalığımızı tazeledik, çok değişik tatlar denedik, ederi bir yıllık maaşım olan çantaların satıldığı mağazaları –sadece- gezdik, yanlışlıkla yediğim domuz eti İtalya’daki 24 saatimin kalan 3-4 saatini zehir etse de kısmen de olsa İtalya’yı ve İtalyanları daha yakından tanımış olduk. Artık çok net biliyorum ki İtalyanlar’ın bir çoğu İngilizce özürlü, hemen hepsi insana uçak kaçırma tehlikesi yaşatacak kadar ağır kanlı ve kendilerine bir yere nasıl gideceğinizi sorduğunuzda bulundukları yerden maksimum 50 metreye kadar olan yerleri biliyorlar. Ya da tarif edemeyecekleri için bilmiyor gibi davranıyorlar. Ancak yine de sıcak tavırları nedeniyle kendilerini sevdiriyorlar.
Bu kısa ziyaretin ardından gezip görebildiğim kadarıyla Milano’ya gitmeyi planlayanlara ya da planlayabilecek olanlara 1-2 ufak öneride bulunmadan önce diyeceğim o ki değişiklik istediğiniz zamanlarda artık böylesi bir alternatifte size çok uzak değil. Bütçeye göre yapılabilecekler çok farklılaşmakla birlikte 1 gece konaklamalı bir şekilde alış veriş yapmaksızın kişi başı (minimum) 400,- TL’ye siz de hafta sonlarınızı renklendirebilir, yeni bir kültür tanıyabilirsiniz. Gezilip görülebilecek çok yer var, vize talep etmeyen güzel alternatifler de var. Henüz böyle bir girişimde bulunmadıysanız bence düşünmelisiniz. Hem ne demiş atalarımız; “Çok yaşayan değil, çok gezen bilir”.
 Milano’nun çok gelişmiş bir metro ağının bulunduğunu da belirterek favori lokasyonlarımı aşağıda sizlerle paylaşıyorum;
·         Kahvaltı için Duomo bölgesinde California Bakery,
·         Öğlen yemeğinde ve atıştırmalık isterseniz hemen her köşe başında bulabileceğiniz pizzacıları, pastacıları deneyebilirsiniz. Yanında bir salata ile “Risotto Milanese” tavsiye edebileceğim bir yemek (İtalyan usulü Safranlı Pilav).
·         Kanalın iki tarafında sıra sıra mekanlarda bir şeyler yiyip içmek için Porta Ticinese, 
·         Akşam yemeği ve sonrasında vakit geçirmek için Garibaldi bölgesindeki 10 Corso Como kesinlikle gidilmesi gereken bir yer, Duomo bölgesinden ayrılmayacaksınız sokaklardaki mekanları da tercih edebilirsiniz,
·         Gece için Garibaldi bölgesindeki Armani Prive (ancak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor),
·         Alışveriş yapmak ve Milano hatırası hediyelik eşya, magnet, kupa vs. almak için Duomo bölgesindeki Galleria Vittorio Emanuele II ve çevresini ziyaret edebilirsiniz.

·         Duomo’ya uğramışken Gelateria Odeon’un şeftalili ya da çilekli dondurmasını mutlaka deneyin.
Pizza yemeden olmazdı :)

Ama biz sadece pizza değil her şeyi yedik :)

 


[1] Eşlik ettiği için, bu kadar kafa dengi olduğu için, enerjisi, neşesi ve resimlerimizi paylaşmama izin verdiği için sevgili arkadaşım Berna İrem’e teşekkür ediyorum.
[2] Gözünüzde büyümesin 200,- TL’den söz ediyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder