Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

01 Aralık, 2013

Bir Varmış Bir Yokmuş

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde isimleri Aşk ve Cinsellik olan bir çift varmış. Birliktelikleri hastalıkta ve sağlıkta olmak üzere sonsuzluğuna inanılarak edilen bir yeminle perçinlenen bu ikili birbirinden hiç kopmazmış. Modern zamanda ve modernliğin yanlış anlaşıldığı evlerde Cinselliğin sesi Aşk'tan daha fazla çıkar olmuş ve Aşk sesini duyuramaz, Cinsellik'le uzlaşamaz, daha da kötüsü yarışamaz hale gelmiş. Cinsellik bağırdıkça Aşk; Bir Varmış Bir Yokmuş...
...

2000' li yılların özellikle Türk nesli için bir geçiş dönemi olduğunu düşünüyorum. Cinselliğin geçmiş yıllara kıyasla daha kolay yaşanmaya başlandığı bu dönemde erkeklerin her çiçekten bal alma hayalleri geçmişte hiç olmadığı kadar mümkün bir hale geldi. Bu da Aşk'ın kısmen de olsa hükmünü yitirmeye başlamasına neden oldu.

Henüz anne karnındayken, 8. haftada başlayan devasa bir testesteron seliyle beyinlerindeki cinsellik hücreleri hızla artan erkeklerin doğasında yaratılıştan gelen bir beğenilme arzusu ve her güzel kadına sahip olma güdüsü vardır. Hedeflerindeki kadının ilgisini çekebilmek egoları için müthiş bir zaferdir ve bu flört oyunu onların hiç sıkılmadıkları, asla da sıkılmayacakları bir oyundur. Zira 70-80 yaşına gelmiş, çoluk çocuk, torun tombalağa karışmış olduğu halde güzel bir bayan karşısında  yüzünde güller açan büyüklerimizin varlığı hanginizi şaşırtır?

Erkeklerin bu tutumları çok normaldir. Bilimin bile 8. haftada başlıyor dediği bu durum için hiç kimse erkekleri suçlayamaz. Sorun, erkeklerin bu çok sevdikleri oyunu beyinlerindeki "bağlılık" ve "evlilik" hücrelerini öldürecek kadar çok oynamaya başlamış olmalarıdır. Tek eşliliği kesin bir kararlılıkla reddeden erkekleri hariç tutarsak; özünde hala evliliğe kendini yakın hisseden kesim bu oyunu biraz daha oynamakla, artık buna bir son verip kendi ailelerini kurmak arasında sıkışıp kalmış durumdadırlar. Bir tarafta gururlarını okşayan bir çeşitlilik, öte yanda adına düzen dedikleri treni kaçırma ve sonunda yalnız kalma korkusu vardır.

Beğenilme arzusu sadece erkeğin değil kadının da doğasında vardır ve baki kalacaktır. Ancak, erkeklerin Aşk karşısında durup düşünebilmeleri için bile harekete geçme güdülerine dur diyecek olgunluğa erişmeleri gerekmektedir. "Yeryüzünde çok sayıda güzel kadın var ancak ben bir tanesine sahip ve ait olacağım" diyebildikleri noktada Aşk'ın sesini duyabilirler ancak. İşte o zaman kadınların içini sızlatan güzel duyguları yerlerini bulacaktır. Aslında Aşk erkekler için de büyük bir özlemdir, içten içe sıkılırlar yaşantılarından. Burada kadınlara düşen görevse bıkmadan usanmadan sevmeye devam etmektir. Her insanı en iyi kendi duyguları yönlendirir. Duygularınız size sevdiğinizi söylüyorsa asla vazgeçmeyin. Erkeklerin beynindeki gürültüyü tek bir ses ele geçirip susturabilir o da vazgeçmeden sevmek ve gururunuzu ayaklar altına almadan sevginizi göstermektir. İşte o zaman "Aşk Hep Varolacaktır"...

2 yorum: